Morelia’dan biraz üzgün biraz da heyecanla ayrıldık. Bill, Katie ve ben Meksika’yı hepberaber keşfedecektik. Artık önümüzde giden birilerini takip etmeyeceğimiz veya yakalamaya çalışmayacağımızdan dolayı biraz olsun hafiflemiştik en azından benim omuzlarımdan bir yük kalkmıştı. Üzgündüm çünkü gözlerimin önünde dostluklar çatırdıyordu ve elimden bir şey gelmiyordu.
Morelia’dan çıkış epey zor oldu neden derseniz bir şekilde şehri çevreleyen yola sapıp 15 mil yok yere yay çizdik. Daha sonra aynı yolu geri pedallayıp MEX 15 D karayoluna girdik. Haritamız olmamasına rağmen ilk paralı yol deneyimimiz oldukça başarılıydı. Bu arada Morelia’nın 10-15 mil dışına çıktıktan sonra bu yolda 35 mil boyunca ne bir çıkış ne de bir mola yeri var. Suyumuz bitmek üzereyken Pemex benzin istasyonu ve ikinci paralı yol girişine ulaştık.
Sarışın rasta saçlı genç adamı görünce hemen soruları uç uca ekledik. Bu arada gün geçmiyor ki benzincide bir celebrity ile tanışmayasın! Meğer Justice (sarışın rasta saçlı genç adam) Ginger Ninja isimli bicycle band’in üyesiymiş. Müzik grubunun tüm üyeleri bisiklet ile hem müzik aletlerini hem de müzik sistemini taşıyıp üstüne üstlük konser sırasında gereken enerjiyi de pedal gücüyle elde ediyorlar. Ancak konserlerini kaçırmışız :( bir başka proje için yola koyulmuşlar. Kamp için genelde Pemex benzin istasyonlarının güvenli olduğunu ve genelde izin verdiklerini söyleyip Mexico City’nin güneyinde çok harika bir bisiklet yolundan bahsetti. Birkaç bisiklet grubunun ismini verip bizlere şans dileyip ayrıldı.
Kim lan bu Ginger Ninja hergeleleri diyenler için gelsin!
CNN haberler ve grubun sayfası (www.gingerninjas.com
Gözden uzak bir köşe bulup alacakaranlıkta çadırlarımızı kurduk. Lokanta maalesef kapattığı için mini dükkandan roman noodles ile karnımızı doyurup uykuya çekildik. Tam dalmak üzereyken ellerinde fenerlerle iki kişi çadırlarımıza geldi. İspanyolca bir şeyler söylüyorlardı, ancak“peligroso, peligroso” lafını anlayabilmiştim. Peligroso – Tehlike anlamına geliyordu. Neydi tehlikeli olan binbir türlü şey kafamdan hızla geçti; uyuşturucu çetesi, tırların bizi görmeyip ezmesi, soyguncular vb. Bu arada adamlara “ispanyolca bilmiyoruz-anlamadık” filan gibi bir şeyler geveledik. Gelenler üniformalıydı, uyku sersemi polis mi neci bu adamlar diye arkalarından bakarken istasyon çalışanları olduğunu fark ettim. İngilizce bilen bir polis ile ikinci kez geldiklerinde bir daha çadırın fermuarını açacak takatim yoktu, bu sefer Katie gelenlerle konuştu. “Peligroso, big snake!” lafına gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Meğer kamp attığımız yerde büyük bir yılan varmış. Onca gürültüye, hengameye yılan mı dayanır kardeşim kaçıp gitmiştir yuvasına hatta yuvasını bile taşımıştır uzaklara :) “no problem” diye adamları sakinleştirip tatlı uykumuza geri döndük.
Highway Mex 15D üzerinde ikinci günümüzde Maravatio’ya vardık ancak burada doğru düzgün kamp atacak yer yoktu ve Bill kendini pek iyi hissetmiyordu. “Explosive Diharrea” (in törkiş bildiğin cırcır/makineleri bozmak) diye esprisini yaparken sırasıyla; Katie, ben ve Bill ishal olmuştuk. Neyse ki çözüm ucuz ve başarılıydı. (buraya ilaç ismi gelecek) isimli hap Morelia’da Katie’nin toparlamasına yardımcı olmuştu. Benim olayım bir gecelikti sanırım ve hapa ihtiyacım olmadı. Pemex istasyonu içinde Policia Federales ofisi vardı. Arkadaki boş çayırlıkta kamp atmak için izin istediğimizde Federal Polisin gözleri büyüdü. “Hayır bizim bulunduğumuz yerde kamp yapmayın, lütfen otelde kalın” deyince ikiletmeden Moravatio’nun girişindeki en ucuz otele yollandık.
Yollar kesinlikle dümdüz değildi. Uzun tırmanışlar ve inişlerden oluşuyordu. Moravatio’dan Santa Maria Conchesda’ya aynı günde 1000 metre irtifa tırmanıp indik. Önümüzdeki yeni tırmanışı görünce yine bir Pemex istasyonunda günü kapatmaya karar verdik. Bu sefer mola verdiğimiz yerde şahane bir cafe vardı, Cafe118km! Yemekler ve kahve süperdi bir de üstüne üstlük wifi vardı. Ancak güzelim çimenlik alanda sulama sistemi çalıştığı için maalesef soğuk betona kamp atmak zorunda kaldık ki hiç keyifli değildi.
25 Ocak’ta Sisli ve serin bir sabaha uyandık, Cheri’nin Katie’ye gönderdiği e-posta dostluklarını onarılamayacak şekilde bitirmişti. Keyfimiz gelene kadar cafede takılıp kah internet sayfalarımız, kah facebook ile oyalandık. Öğlen yemeğini de burada yedikten sonra yola koyulduk.
pastel impossible – imkansız aşk (serbest çeviri) tadı bu kadar güzel pastayı bir daha hiç bir yerde bulamadım :)
Uzaktan baktığımızda kocaman görünen rampayı ağır ağır geçtikten sonra her zamanki adresimiz olan bir Pemex istasyonunun etrafını kolaçan edip arka tarafına kamp atmaya karar verdik. Çalışan görevli olur dedikten sonra market dönüşü patronun Bill ile konuşmak istediğini iletti. Patron gerçek bir “patron”du. Nasıl anlatsam bilemedim. Pemex istasyonu ve etrafındaki arazinin sahibiydi. Çalışanlar saygıyla karışık korkuyorlardı da. Arturo Jesus Rıvera Lopez yani patron ile kısa sohbetimiz sonucu eğer efendi gibi davranırsak bize lokantanın (lokantanın da sahibiydi) yanındaki telle çevrilmiş arazinin anahtarını verebileceğini söyledi.
Sabah patronun lokantasında kahvaltımızı yaptıktan sonra kamp alanımızın önünde hep beraber hatıra fotoğrafı çekip yola koyulduk. Atlacomulco’yu geçtikten sonra Arce Norte Highway ile yolumuza devem edecektik ki gişelerde “bu yolda bisiklete binemezsiniz” diye bizi durdurdular. Neyse rica minnet bir sonraki gişeyi veya yetkili birilerini arayıp 2 km ilerdeki gişeden Acambay’a çıkmamıza izin verdiler. Aynı yolu geri dönmekten ve paralı yolu takip eden yola çıkmaktan bin kat iyiydi.
Acambay’da bisikletçi görünce hemen durduk. Şimdi hatırlamıyorum ama sanırım iç lastik filan sorduk. Bu arada Acambay’da pedalladığımız yolun meşhur Panamerican Karayolu olduğunu öğrendik. David Garcia Lovera sağ olsun hem Tula’ya giden yolu gösterdi, hem de şahane bir lokanta tavsiye etti. Amacımız çok kısa yemek molası verip yola devam etmekti. Tabii Rancho Viejo Lokantasına girmek kolay çıkmak zormuş bilemedik.
Cesar Navarrete ABD’de yaşamış aşçılık yapmış arada iki de bebe yapmış sonra dönmüş Acambay’a ailecek bu lokantayı işletmeye başlamışlar. Meksika mutfağı et üzerine kurgulanmış bir mutfak. Malum et yememeye çalışıyorum filan ama bir şekil konu işkembeye geldi ve mutfakta işkembe çorbası olduğunu duyunca ben de akan sular durdu arkadaş. (iradesiz piçin önce gideyim ne yapalım, sevecekseniz böyle sevin!!1 bir de üste çıkmalar filan) Çorbanın adı “menudo” bizim işkembeden epey farklı. Klasik salsa sosu olduğundan çorbanın suyu kırmızı (domates rengi) ve tabii inanılmaz acı (sanırım bi 10-15 dakika dilimdeki tat alma memeciklerim acıdan bayıldılar).
Cesar, eşi ve küçük oğulları :)
Menudo çorbasından tadımlık içtim, sebzeli peynirli dürümcükleri de miğdeye indirdim. Hibiscus çiçeğinden yapılan soğuk şerbete Agua de Jamaica deniyor. Sıcakla ve susuzlukla baş etmenin en güzel yolu. Bunların üzerine de şahane bir tatlı “flan” (bildiğimiz krem karamel/créme caramel) ve tabii cafe de olla (tarçınlı kahve – bazen o kadar şekerli yapıyorlar ki şekerden tiksindim yemin ederim).
Bu kadar ayı gibi yemeğe de sanırım en düşük ücreti Rancho Viejo’da ödedik. Unutmayın yolunuz Panamerikan karayoluna ve Acambay’a düşerse şehir merkezine gelmeden hemen sağda yer alan bu lokantaya uğramadan geçmeyin valla üzülürsünüz.
Tabii atıştırmak yerine tıka basa miğedelerimizi doldurunca bisiklete binmek biraz yalan oldu. Otobana giremediğimiz için maalesef 11 nolu karayolu ile (Jilotepec yönünde) Huapango gölünün etrafını dolaşmak zorunda kaldık ama keyfimiz yerindeydi. Timilpan isimli minik kasabada bulunan ikinci otele kapağı attık. Şimdi efendim bu serbest çeviriyle oto-oteller diyebileceğimiz oteller devletin onayladığı (aileleriyle oturan ve özel odaları olmayan evliler) ve onaylamadığı (bi şekilde birbirleriyle evli olmayıp sevişmek isteyen çiftler – kimseyi yargılamıyorum annem) çiftlere mahremiyet sunuyor. Arabalarıyla odalarına kadar gidip kendilerine ait garaja park edip, garajın perdesini çekip odalarına çekiliyorlar. Böylece “vay kocam filanca kadınla”, “yetiş Carlos senin hanım filanca adamla” şeklinde alevlenecek ailece facialarını meksika gazetelerinde okumuyoruz.
Timilpan’dan mini hikaye; bize tarif edildiği gibi giderken tekrar yol sormak ve emin olmak için sağ dönüp pedallamaya devam ettik. sıra sıra evlerin bulunduğu bir mahalle sokakta bir kaç ihtiyar sohbet ederken yanların yaklaşıp kuş kadar ispanyolcayla ingilizce karışık yol sorduk. İçlerinden bir tanesi “ispanyolca konuşurum, ingilizce mingilizce anlamam” diyerek bizi makaraya sardı. Gülüşmelerin arasından doğru istikamete pedalladığımızı öğrenip tekrar 11 nolu karayoluna dönüp devam ettik.
Ertesi gün yani 27 Ocak, hedefimiz Tula de Allende’ye ulaşmaktı. 11 nolu karayolunu takip ederek 57 D karayolu ile kesiştiği yerde bir sürü bisikletçinin destek araçları ile kalabalık bir grup olarak 57 D karayolunda pedalladığını görünce biz de çıktık otobana ve yine rica ederek gişelerden Tula yönüne gitmek üzere Arco Norte Otobanına girdik.
Tula girişi duvar yazıları, Meksika’da çoğu ilan ve tabele yerine duvara yazılıyor ben sevdim :)Kaldığımız otele çok yakın meydanda süper bir kahve dükkanı bulduk. Mekan eskiden çoook eskden eczaneymiş sanırım pek bozmayıp eski daktilo, tartı vb aletler dekorasyon malzemesi olarak kullanılmış. Kahveler de nefisti söylemeden geçmeyeyim.
Bill ve Katie’nin en sevdiğim fotoğrafı (ben çektim de ondan). Fotoğrafın bulanık oluşu biraz yüreğimi burksa da ifadelerine kıyıp fotoğrafı çöpe gönderemedim. (laflara bak, fotoğraf benim yüzümden bulanık demiyor da bik bik bik) (ay bi sus ya pis)Kaldığımız otelin avlusunda kocaman bir malta eriği ağacının altında yola çıkmak için hazırlanıyoruz. Bisikletleri yükleyip Tula arkeolojik alanına gitmeye daha sonra da oradan yola devam etmeye karar verdik. Bill’in büyükannesi vefat edince evinden aldığı hatıra ayıcık bisikletinin mojosu.Tula Arkeoloji müzesi ayrıca çeşit çeşit kaktüs ve Etli Bitkilerin (succulents) yuvasıydı.
Bill ve Katie’nin en sevdiğim ikinci fotoğrafları :) Piramidin tepesindeki Katie ve alandaki de Bill.Bu heykeli görünce aklıma bizim yılan hikayesi geldi hemen “peligroso, peligroso! big snake!”
Agave ve maguey (tekila ve mezcal yapımında kullanılan bitkiler) aloe vera’yı andırıyor ilk bakışta. İki seneden uzun yaşayan bu bitkiler ölmeden önce devasa bir çiçek açıyorlar. Bir şekilde uzun hayat için geçerli tüm enerjisini tek seferlik üreme için kullanıyor.
Tula arkeolojik alanından fotoğraflar benden link wikiden
Arkeolojik alan, müze derken öğle yemeği vakti gelip çattı. Otelin hemen yanında Manä isimli vejataryen lokantasında mantar ve sebze “ceviche” yemeden Tula’dan ayrılmayın :) Gezme tozma derken hepten yeme içme bloğuna dönüştü ama elimde değil güzel ve lezzetli yemek bulunca ah bir de ilginç ve denemediğim bir lezzet ise mutlaka deniyorum. Tabii ucuz olması da gerekli :)
17 Şubat’tan beri Puerto Escondido kâh pinekliyorum, kah çalışıyorum. Hostel işi hem zevkli hem stresli arkadaş, ya da ben stresli her şeyi ciddiye alan biriyim (beyin cerraharı ne yapsın ölsün mü? şımarık şey seni). Çalışmak beni biraz geriyor ve gergin benden hiç hazzetmiyorum. (dili çok uzamış bunun) (ya bi sus sen bi konuşturmadın yaa) Her işi ertelediğim gibi blog girişlerini de erteleyip durduğumdan bir türlü güncelleyemedim. Tanıdık tanımadık takip eden, zaman ayırıp okuyan destek mesajı yazan herkesi sevgiyle kucaklarım.
Bendeki ne gerzeklik se yaklaşık 1 yıldır sayfanızı ziyaret etmeme rağmen eski hikayeleriniz görmemişim. Keyifle okuyor, büyük bir özlemle uzun tur hayalleri kuruyorum.
iste site sahibesi tembel olunca siz ne yapacaksiniz ama en kisa zamanda yeni yazilar, yeni maceralarla donecegim