Sevgili Romalılar,
Böyle lafları sakız gibi uzatırım, esas meseleye gelene kadar dinleyenler ya eğlenir ya da saçını başını yolar. Nice dereleri tepeleri aşıp Puerto Escondido’ya vardığımda “hah” dedim “burada ruhumun arayı kapatıp bana yetişmesini bekleyebilirim.”
Tabii boş boş beklemedim, bir arkadaşım “Var mısın?” dedi, “Varım!” dedim “Ne yapıyoruz?” “Yüzüyoruz!” Gece gece Pasifik Okyanusu’nda yüzmek gibi türlü çeşit deliliklere imza attım ;)
Zicatela Plajının en sonunda sakin kendi halinde kedili bir hostel bulmuştum, Hostal Tlalocan. Her ne kadar ucuz, sahibi dost canlısı olsa da burada daha fazla kalabilmem için iş bulmam gerekiyordu.
Bir kişiyi tanımakla başlar her şey (sevmekle de başlar ama şimdi konumuz bu değil) NOLA’dan sevgili dostum Lalo’nun yeğeni Puerto Escondido’da yaşıyordu. Kimbilir belki kalacak yer, belki de iş problemime çözüm getirebilirdi.
Burası Puerto Escondido’nun en sevimli en romantik plajı; Playa de Carrizalillo!
Plaja inen basamaklarda oyalanıp fotoğraf filan çekerken yukarı çıkan ve selam veren birine “Hormiga’yı” tanır mısın, nerede bulabilirim?” diye sordum. “Plajda değil evindedir istersen götüreyim.” deyince takıldım peşine :) Hormiga – Karınca demek Lalo’nun yeğeni ve neredeyse tüm Puerto Escondidodular gibi sörf hocası.
Hoş beşten sonra beraber Tower Bridge Hostel’e gittik. Resepsiyon işi açıktı o/ Bazen eline ayağına söz geçiremeyen bir insan olduğumdan bisikleti ayağıma düşürmeyi ve orta göbek dişlisini ayağıma saplamayı başardım. Bir daha yap desen inan yapamam. Böylece ayağımda bu maceradan güzel bir iz kaldı :) (Başına daha neler gelecek haberi yok!!1 -Efendim, ne diyosunuz bıdır bıdır arkadan?-Yok bişey, sen önüne bak önüne!!)
18-19 ve 20 Şubat 2013 (kızım yaz bi kenara hayat hızla akıp geçmekteydi. -yazdım (biz bilmiyoruz sanki) vır vır kendi kendine söylenme!!) Zicatela plajına veda edip Puerto Escondido’nun öbür ucuna sürdüm bisikletimi.
Hostelde ocak başında yemek yapıp sohbet ederken birbirimizin Türk olduğunu keşfettik. Kendisi ikinci nesil Almancılardan :)
Tower Bridge Hostel’in her sabah temizlediğim minik havuzu :) Havuz tanımadığın insanlarla paylaştığın koca bir küvet gibi geldiğinden uyuz olurum normalde ama pasifik sıcağını çekilir kılacak tek şey.Steve, hostelin sahibi bir deli İngiliz :) Steve ile 20 dakika bir başka insanla geçirilen 2 saate eştir. Hiperaktivitenin kitabını yazar. Hostel senin benim gibi gelip bedava kalacak yer arayan insanların sorumluluğunda işler. O kadar da iyi niyetlidir. Eski sekreterinin İngilizce Öğretmeni olduğunu öğrenir öğrenmez hemen ders almaya başladım. Sağ olsun Steve çok kalabalık bayram haftasında kaçmayayım diye ders parası, bedava bira (nasılsa ikiden fazla içmediğimden) arada keklerle beni tutmaya çalıştı. Elimden geldiğince arapsaçına dönen rezervasyonları düzenleyip kocaman bir tablo hazırladım.
Hepimizin bir adı vardı ama bu Steve’in sorunu değildi. Beni Turkish Girl yukarıdaki arkadaşı Russian Guy diye çağırıyordu :) Bir gün “yahu adı Andrei, benim de adım Elif” dedim. “Benim için farketmez Turkish Girl” dedi :) Zamanla adlarımızın yerini bu lakaplar aldı.Şimdi düşünüyorum da güzel günlerdi. Nasıl olmasın? sabahtan akşama bikini pareo ile gez, yan bahçeden bedava mango topla, etraf üstsüz güzel adam kaynasın :) Puerto Escondido bir sörfçü cenneti olduğundan sağdan sola dönsen Avustralyalı sörfçülere çarpman işten değildi.
Hostelde çalışmanın avantajları arasına yukarıda saydıklarımın dışında bir de bedava turlar eklenince boş durmadım tabii.
Hep beraber yakındaki sahile kaplumbağa yavrularının yumurtadan çıkmasına ve okyanusa bırakılmasına yardım etmeye gittik.
İlerde yumurtlanma ve yumurtadan çıkış tarihleri rüzgarda uçuşan yuvalar.
Ve doğum başlasın!Önce gözleri filan kapalı derin uykudan uyanmışçasına mahmurlar.
Henüz zamanı gelmemiş yuvaların üzerinin tülle kapanması şart yoksa sivrisinekler yumurtaların içine larva bırakabiliyormuş. Ulan şu sivrisineklerin de bir yararını duysam gam yemeyeceğim :)Luisa ve Christian :) İsveç’ten Tommie ve kız arkadaşı. Tommie’yi şuradan dinleyebilirsiniz. http://gustswe.bancamp.com
Karavanlarıyla Portekiz’den gelen neo-hippy bir aile (bazen çocukları seviyorum :))Kimbilir nerelere gideceksin, nice zaman geçecek ve doğduğun bu kumsala geri dönüp yumurtalarını bırakacaksın. Bir ihtimal okyanusun bilinmezliğinde kimbilir kime yem olacaksın.
Hostelde beraber çalıştığım Britt ile resepsiyon işlerini gençlere bırakıp yakındaki bir başka kasaba olan Mazunte’deki gezici sirk festivaline kaçtık.
Britt’le sahilde kamp atmaya karar verdiğimizden dolayı değerli eşyalarımızı Luis ve Christian’ın kaldığı odaya bıraktık. Bir şaşkın olarak fotoğraf makinamı da bıraktım tabii. Dolayısıyla festivalden fotoğraf maalesef yok :( Çeşitli hokkabazlar, müzisyenler gösterilerini sundular ancak en güzel gösteri ip dansçısının gösterisiydi. Aero Danza – yukarıdan aşağı inen bir veya iki halat veya salıncaktan oluşan bir düzenekte boru dansı gibi seksi figürler içeren bir dans. İnanılmaz estetik, bir o kadar da güç gerektiriyor. Sahilde labutlarla voleybol oynayan sirk cambazları. Bir de burası karma bir sahil isteyen üstsüz takılıyor, ileride ise isteyen çıplak takılıyor :) Aşağıda şu hamaktan bakınca görülen manzarayı fotoğrafladım. Ama dev dalgaları, sahilin incecik kumunu, az sonra çıkacak ay ışığını kadraja sığdıramadım. Varın onları da siz hayal edin :)
Sirk gösterileri sona erince benim mini çadırı kapıp sahile indik. Tertemiz bir hava, nefis bir dolunay, okyanusun ulaşamayacağı ufak bir alan bulup çadırı kurduk. Hoş çadıra da ihtiyacımız yokmuş iki battaniye alsak kumsalda açıkta yatarmışız. Zaten dolunayın ışığından uyku tutmadı, kayalıklara oturup erkekleri çekiştirdik :)
Ertesi gün Britt ve ben otostopla bir kamyonetin arkasında anayola çıkıp, otobüsle Puerto Escondido’ya geri döndük.
Daha sonra başka bir misafir grubuyla hem balık avlamaya, hem de yunus görmeye çıktık. Ne kadar saçma bir cümle oldu. Bir yandan öldürmeli filan öte yandan yunus seyretmek :( Yakında balık ve deniz ürünleri yemeği de bırakacağım sanırım.
Öyle ufak olta balığı yakalamıyorsun, bayağı bildiğin tonbalığı veya işte yukarıdaki balıktan vuruyor oltaya, bi kuvvet misinayı salıp salıp topluyorsun, motora alınca da çinekop misali livara atamazsın, kafaya odunu bir olmadı iki defa vurup bayıltman neyse işte bi şekil öldürmen gerekiyor :(
Şimdi bu sailfish mi swordfish mi ben bilemedim ikisi de aynı familyadan geliyor sanırım. Çok güzel acayip ihtişamlı bir balık. Onu da tekneye almak için kılıcından yakalamak gerekiyor gerisi aynı zalimlik devam :(Yakında tembel tembel yüzen bir kaplumbağayı da motora aldık neyse ki üzerine yapışan parazitleri temizleyip (bu da kötü bi şey belki bilemedim) gerisin geri okyanusa saldık.
Yavru kaplumbağaydı, balık tutmaydı derken Steve’in Almanya’dan dostları geldi. Her sene gelip bu hostelde kaldıkları için ahbap olmuşlar. Onların peşine takılıp Chacahua Gölleri Ulusal Parkına gittim (Parque National Lagunas de Chacahua).
Müthiş bir gündü. Ulusal park deyince aklınıza ABD’deki parklar gelmesin Meksika’dakiler daha el değmemiş. Bazen iyi bazen kötü tabii bilemiyorum anlatması zor. Nefis mangrov ormanından oluşan bu göller bölgesi doğal bir kuş cennetiydi.
El Tùnel de Amor – Aşk Tüneli (Mazunte’de ayışığında dedikodu, Aşk Tünelinde arkadaşlarla goygoy, şikayetçi değilim tabii)
Aslında ufuk çizgisi eğri değil sen yamuk bakıyosun tamam mı!
Ulusal Ekoloji Enstitüsü – Krokodil Dinlenme Tesisleri ;)Krokodil koruma alanının çirkinlikten melül melül bakan köpreği.
Lütfen Krokodilleri rahatsız etmeyin!
Yaş ve boyutlarına göre ayrı ayrı küçük havuzlarda bulunan krokodillere bu kadar yakın olmak nefisti. Gönül ister ki, özgürce gölde takılsınlar ama her an yiyecek olabilirler (buralarda iguana yemek gayet normal eh krokodil neden olmasın)
Misal bu krokodil koruma merkezine getirildiğinde 25 yaşında dişsiz ve körmüş :( Daha önce birinin evcil krokodiliymiş ve inanılmaz eziyet çekmiş. Genel olarak timsahgiller öyle pek tezcanlı kıpır kıpır hayvanlar değiller. Sırtlarındaki zırh güneş paneli olarak çalışıyor. Dolayısıyla güneşlenmek en önemli işi. Sanırım hayvan kıpırdasın diye habire dürteleyerek canını yakmışlar. Hikayesi çok hüzünlü anlayacağınız. Burada ise balıklar tam ağzına denk gelirse keyfi yerinde.
Şu gözleri pörtlek arkadaş ise Black Caiman (Kayman) yolu taaa Amazonlardan buraya düşmüş. Aslında nehirler ve tatlısularda filan barınsalarda zorda kalınca sanırım bir şekil tuzlu suya da adapte oluyorlar.
Gençler selametle, dişçiye gitmeyi ihmal etmeyin ^_^.
Gölün denizle birleştiği nokta.
Chacahue Ulusal Parkı’ndan sonra Santa Catarina Juqulia adlı pek çok hacının uğrak yeri kasabaya çıktık.
Doğa karşılık beklemeksizin hep iyi şeyler verdi, işte şimdi bunun karşılığını verme zamanı. Kirliliğe Hayır!
Kasabanın halk pazarındaki kitsch bir takım dini semboller.
Meksika’da tabela yerine duvarlara yapılan çizimler kullanılıyor. Bu da bir internet kafe çizimi :)Halk pazarının tatlıcı bölümü
Santa Catarina Juqulia’nın tepeden görünümüPuerto Escondido’da neredeyse bir ay zaman geçirmiştim artık yola çıkma zamanıydı. Ancak hostelin rahatlığına da alışmıştım, sebebim bir Fransız bisikletçi oldu.
1.50 Continental lastiklerimi tüm Meksika boyunca yanımda gezdirdiğim 2.00 Schwalbe Marathon 410 lastiklerle değiştirmiştim. Bisikletimi temizlemiş, kırılan pedallarımı yenilemiştim. Bir gecede tüm ıvır zıvırımı; hayatımı çantalarıma doldurdum. Ah o heyecan yok mu? İlk aşk heyecanı gibi bende yola çıkma heyecanı :)
21 Mart sabah erkenden Ben ile düştük yollara, hedefimiz San Cristobal de Las Casas ama tabii önce Mazunte sonrasında Salina Cruz.
tospağğ lar iyimiş. sivrisinek ve karasineklerden bende muzdaribim. Allah belalarını versin
o plaj, o hamak ne güzel…..
bir de balık yemeği bırakma düşüncene duuuurrr de, ya da balığa çıkma bir daha ;)
Kaplumbağa’nın üstünü temizlemekle iyi etmişsiniz ama nasıl siz geçerken dalmadı yoksa onu da mı oltayla aldınız orasını anlamadım. Yeniden yollara düşmek hep iyi gelir bünyeye… bol keyifler hezeyanlar düşüşler kalkışlar dilerim.
ya balıkçılar bu işin ustası olmuş olta filan kullanmadılar. daha irice ve sanırım olayı bilenler hemen daldılar ama genç ve henüz ne olduğunu anlayamayan bi tanesini iki yanından tutup hoop diye alıverdiler tekneye. Tunacığım bir düştüm hala kalkamadım :( ama ümitliyim bugün kolumu kıtlattı fizik tedavici, çok acıdı ve hala ağrımasına rağmen sanki iyi geldi gibi.