Sizlere Granada, Nikaragua’daki hasta yatağımdan sesleniyorum. Kemiklerim acıyor, kulaklarım zınlıyor. (- kendini acındırmasan, yaşayamazsın sanırım u_u – of bela mısın sen? – kırıcı oluyosun, anlat hadi)
Yaklaşık 1000 kilometre orta Kuba’da pedalladıktan sonra La Habana’ya geri döndüm. Kaldığım hostelde yer ayırtmama rağmen maalesef yer yoktu ama hostelin sahibinin kızı tüm tatlığıyla başka bir yerde kalmamı sağladı. Biraz daha pahalı olmasına rağmen kahvemi ve yemeğimi pişirebildiğim gerçek bir aile pansiyonuna yerleştim. Bir gün kalıp diğer hostele dönecektim ama yakışıklı kedileri Karamel yüzünden uçuş günüme kadar temelli buraya taşındım.
Haziran ve Temmuz en sıcak aylar olduğundan daha az turistin ziyaret ettiği Havana’da neredeyse bütün önemli ve tarihi binalar restorasyondaydı. Maalesef pek de yakışıklı fotoğraflarını çekemedim.
Hostelde kalan bir takım sarışın hemcinsimle Havana’nın obur yakasına geçmeye karar verdik ve La Lanchita isimli minik bota bindik. Üçümüze de turist muamelesi çeken biletçi 1CUC aldı. Dönüşte tabii ki sarşın arkadaşlarımdan uzaklaştım ve bozuğum yok diyerek öylesine bindim. İşin aslını soruşturmaya kalkınca polisi bile kendi elemanını koruyor. Bir daha da sarışın hiç kimse ile dolaşmadım.
La Lanchita’ya binerken çantalarınızı vs hep kontrol ediyorlar zamanında biri botu kaçırıp Florida’ya gitmeye kalktığından deposunda sadece karşı kıyıya gidecek kadar yakıt koyuyorlarmış.
Lilian Gilma Madera Valiente, heykeltraş. 20 metrelik El Christo del Habana bir kadın tarafından yapılan en büyük heykel.
Maalesef Havana Tiyatrosu restorasyonda olduğundan meşhur Küba balesini seyredecek fırsatım olmadı. Ama tarihi Havana’da ücretsiz modern dans izleyebildim.
El Capitulo ve Havana Tiyatrosunun fotoğrafını da Lomography Türkiye‘nin bana gönderdiği lens ile çektim. Lensler microfour kameralar için üretimiş. Oyuncak gibi dursalar da kullanması epey tecrübe isitiyor. Özellikle double exposure üzerine çok çalışmam gerek :) Teşekkürler Lomography Türkiye :)
Saratoga otelinin önündeki çeşme, Fuente de la India – Şehre ismini veren yerli kadın Habana anısına italyan heykeltraş Giuseppe Gaggini tarafından tasarlanmış. Parkta sanırım gelecekle ilgili bilgi veren Santería dinine mensup iki santera vardı. Barrio Chino latin amerikadaki en eski ve en büyük Çin Mahallesi.
Santería dinine dönecek olursak Havana’da Casa de Africa hem bu sinkretik din, hem de afrikalıların ve Kübadaki kölelik tarihi hakkında bilgi almak için mutlaka ziyaret edilmesi gereken ücretsiz müzelerden birisi. Bizdeki kem gözlere şiş lafının resmedilmiş hali hemen hemen tüm dükkanlarda ve evlerde kapı girişlerinde asılı. İkinci fotoğrafta en önemli ilahların temsili figürlerini görebilirsiniz.
Kaldığım evin iki sokak ilerisindeki mahalle pazarından seçtiklerim :) Öyle aşırı gübreydi, monsantoydu unutup alışveriş yaptığım tek pazar. Fiyatlar da fena değildi.
Havana’da en az şehrin kendisi kadar ünlü ikinci bir şehir – Necropolis Cristobal Colon; Colon Mezarlığı. En sevdiğim şey ziyaret ettiğim şehirlerin mezarlıklarını da gezmek olduğundan bu fırsatı kaçırmadım. Havana merkeze uzak olduğundan bisikletle gittim. İyi ki de bisikletle gitmişim şu ana kadar ziyaret ettiğim en büyük mezarlıktı. Her bir mezartaşı sanat eseriydi benim için. Michelangelo’nun meşhur pietá heykelinin kopyası, Kübalı bir heykeltraş tarafından yorumu derken nereden baksan en az 3-4 saatimi mezarlıkta geçirdim.
Dönüş yolunda tabii ki Plaza de la Revolución’dan geçtim.
Bir ay Küba’yı gezmek, anlamak için maalesef yeterli değil. Son gün fotoğraf makinama takılanlarla veda ediyorum.
Her zamanki gibi komikli şakalı uzun uzun yazamadım. Ekim son haftası çok güçsüz hissediyordum. Ara ara ateşim çıkıyordu. Vantilatörlerden üşüttüm herhalde derken, bir yandan da hatır hutur kaşınmama hiç bi anlam veremiyordum. En sonunda 2 Kasım Pazar gecesi ateşim nasıl çıktıysa vücudumdaki son güç kırıntılarıyla çantadan dereceyi bulup ateşimi ölçtüm. 39,5 derece ateşi görünce önce duşa girdim ertesi gün de hastaneye gittim.
Bu da ayrı bir blog hikayesi 2 gece Granada Devlet Hastanesinde yattım, Dengue Virüsü kapmışım. Şimdilik iyi diyelim, iyi olalım.
gönderi güzel. yeni albümlerin güzel. ellerine sağlık. birilerinin sana lens göndermiş olması destek olmuş olması çok güzel. teşekkürler LOMOGRAPHY. firma hakkında bilgim yoktu. sayfa açılıyor birazdan inceleyeceğim sitelerini.
aynı zamanda çok geçmiş olsun. kendine çok dikkat et.
selamlar sevgiler.
Selam Oguz :) yeni bloga ilk yorum senden tesekkurler. uzun zaman oldu lomography’ye yazip lens isteyeli tamamen manuel oldugu icin kullanmasi epey zor. hala deniyorum, ogrenmeye calisiyorum.anlayacagin oyle otomatik AF ile fotograf cekmek gibi degil maalesef.
sevgiler
Selamlar Elif geçmiş olsun “acı patlacanı kırağı çalmaz”derler sen güçlüsün canım.Bloga takılmış durumdayım çok güzel
ben bir yıl sonradan yazayım istedim
lafi mi olur :) istedigin zaman yazabilirsin. sevgiler