Ekvator Notları I

Tumbaco Casa de Ciclistas

Söz verdiğim gibi çok kısa bir ara ile yazılara devam! Eveeet nerede kalmıştık? Tam bir gerizekalının başkanı gibi Meksika’ya dönüp para kazanmaktansa çalışıp para kaybedip (burada bizim hükümetin de rölü büyük unutmadan ekleyeyim) sonunda Ekvator’a geri döndüm.

Sangolqui’de beni geçen sene misafir eden Sebastian yine ricamı kırmadı ve kendisi Quito’ya taşındığı halde evini bana açtı. Ben de önce bisikleti toparlayıp sonra deneme turlarına çıktım. Aslında intervalle yani vadilerarası yoldan gidince kısacık olan yolu otobandan giderek uzatarak biraz idman yapmak biraz omzumun durumunu ölçmekti derdim.

Neden Tumbaco derseniz çünkü bisikletevi oradaydı, çünkü yaklaşık 7 aydır turdaolan Ersin’de orada kamp atmıştı.

Bisikletevlerinden çok bahsettim ama bir daha yazmadan geçemeyeceğim. Bu latin amerikalılar bir harika dostum :) Bisiklete şu veya bu şekilde gönül veren insanlar mı diyeyim evine leş kokulu, dünyanın dört bir yanından gelen yabancıları almaktan çekinmeyen deliler mi diyeyim artık siz karar verin bu insanlar evlerinin kapılarını açmışlar bizim gibi bisikletli gezginlere. İmkanları elverdiğince kiminin bahçesinde 5-6 kişi kamp atıyor, kiminin bahçesinde bisikletlilerle beraber yaptıkları bir küçük baraka oluyor. Özlenen aile ortamına, bazen sıcak duşa, wi-fi şifresine ulaşıyoruz sayelerinde :) Ve tabiiki bisikletli gezginlerin birbirleriyle kaynaştığı, bilgi alışverişinde bulunduğu yeni dostlukların kurulduğu noktalar.

İlk gün sadece arka çantalara kamp yüküyle Tumbaco’ya vardım.

Ersin Uyanık’ta yarışmaya Bursa’dan katılıyor. Benim gibi gezeyim de nasıl hımm bisikletle gezeyim diyen biri değil, bayağı uzun zamandır yol ve dağ bisikleti kullanan biri. Hemen bir Türk kahvesi ile kaynaşıp yol planları yapmaya başladık.

Santiago, Sofia ve Sebastian

Santiago Lara, Tumbaco Bisiklet Evinin sahibi. Tam 26 yıldır yüzlerinden gülümseme eksik olmadan, dünyanın dört bir yanından gelen bisiklet gezginlerini evlerinin bahçesinde ağırlıyorlar. Geçen sene Cuchumelo ile burada kalamadık çünkü bahçelerinde iki tane kocaman köpekleri var. Eh bu sene Cuchu’yu Sangolqui’de bırakıp deneme turlarına çıkınca hem bir sürü bisikletli gezgin ile hem de bu güzel aile ile tanışma fırsatım oldu. Evlerinde kalan 739. bisikletli gezgindim. Hele annesi kedimle gezmeme bayıldı, her gelene anlata anlata bitiremedi.

Ersin ile Sangolqui’ye geçip blog, fotoğraf ve bisikletlerle ilgili son hazırlıkları da tamamlayıp 23 Ocak’ta dört volkanın yer aldığı Cotopaxi Ulusal Parkına doğru yola çıktık.

Aylarca bisiklete binmemenin cezası olarak ne rampa çıkabiliyorum ne bir şey :( Aldığımız çikolatayı unutmuşuz bagajların üstünde, hava ısınıp da güneş çıkınca eriyip akmış. Ziyan etmedik :)

Akşama doğru ite kaka El Vallecito’ya vardık. Minicik bir köy. Polis şefi sağ olsun bizi misafir etti. Çadır atmamıza gerek kalmadı. Bahçede sağlam bir makarna pişirdik, Cuchumelo etrafta koşturup mahallenin köpeklerini delirtti. Akşam polis şefi bizi kamyonetle 8 km kadar yarın gideceğimiz yolu göstermek için götürdü. İkimizin de söyleyebildiği tek şey ‘ah keşke bisikletleri de koysaydık da burada kamp atsaydık’ oldu. Tertemiz gökyüzü, pırıl pırıl yıldızlar ve şehrin ışık kirliliğinden uzakta uyuma hayalleri ile istasyona geri döndük. Ertesi gün sağ olsun polis şefi bozuk yolda omzum daha beter olmasın diye bizi yine aynı noktaya kamyonetle getirince güne büyük avantajla başladık.

Volcan Cotopaxi – Cotopaxi Volkanı (5897 m)

Tüm ihtişamıyla nefes kesen Volkan Cotopaxi’nin gölgesinde çantaları bisikletlere yükleyip kamp atmayı hedeflediğimiz Limpiopungo Gölüne doğru yola koyulduk.

Böyle kafesin içine tıkılmış pek bir mahzun durduğuna bakmayın, Cuchu’nun keyfi yerinde. Eğer bir kaç saatlik bisiklet gezintisi olsaydı muhtemelen böyle bir önlem almama gerek kalmayacaktı. Süt kasasından bozma sepeti rüzgarlı havada bana epey zorluk çıkarsa da Cuchu’nun uzanıp yatabileceği kadar yeri var.

foto credits Ersin Uyanık

El Vallecito’ya varmak belimi bükmüştü, Cotopaxi Ulusal Parkına devam eden yol en azından daha az taşlı ve çukurlu olduğundan Ersin’i fazla bekletmeden yola devam edebildim.

Sonunda parkın girişine vardık. Cuchu’nun sepetine de evde yaptığım yağmurluğu geçirmiştim. Böylece ilk kez ulusal parka kedi girdi, çaktırmayın.

 

Laguna Limpiopungo – Limpiopungo Gölü

Tam gölün karşısına çadırları kurmuştuk ki, işgüzar bir rehber gelip ‘buraa kamp yapamazsınız, görevliler gelip sizi uyarır kampınızı gece gece taşıtır diye canımızı sıkınca gerisin geriye kampı toparlayıp bir kaç km ilerideki kamp alanına geçtik.

Laguna Limiopungo y Volcan Rumiñahui – Rumiñahui Volkanı ve Limpiopungo Gölü

Cotopaxi Volkanı eteklerinde 3862 metrede kampımızı atıp mis gibi yemeğimizi pişirip, soğuktan donmadan çadırlara yerleştik. Esen rüzgarla artan soğuk yüzünden yıldızlı gece fotoğrafını da çekemedik sağlık olsun.

Ertesi gün yolun berbatlığı, benim frenlere gücümün yetmemesinden dolayı yolları ayırdık. Ersin Sigchos’a yolu koyulunca ben de kah yürüyerek kah binerek yola devam ettim. Evren halime acımış olacak ki, daha ulusal park bitmeden karşıma asfalt çıkıverdi. Ben de rahatça yola devam ettim. Ancak Venezueladaki kazadan orjinal haliyle kurtardığım gidona veda etmem gerektiğini anlamıştım.

Chiva Ecuador

Latacunga’da maalesef itfaiye beni misafir edemedi çünkü arka tarafta bir takım inşaat çalışmaları varmış. Beni Casa Campesinoo’ya yönlendirdiler. Parasız veya kısıtlı bütçeyle seyahat edenlerin akşam pasaportu verip 18:30 gibi giriş, sabah da saat 05:00’te çıkış yapabileceği sadece 2,50 USD duş ve yatakhane sağlayan bir yer. Tek sorun saat 21:30’da kapıların kilitlenmesiydi. Neyse Cuchu ile beni kabul edecek başka bir yer bulmuştum. Bisiklet dükkanı da bulunduğum yere çok yakındı; Chiva Ecuador. Dükkan sahibi sabah gel arayalım Shimano distribütörü ile konuşalım dedi.

Ertesi gün aradık kimse V fren kullanmadığı için bula bula Alivio bulduk fren ve vites sipariş ettik. Ertesi gün geleceği için eşi Ximena ile konuşup Cuchu ile beni evlerinde 2 gece misafir ettiler.

Artık düz bir mtb gidonum alivio fren ve viteslerim vardı. Hatta ilk kez böylesine dertsiz frenlerim vardı sıkınca duran bisiklete alışmam frenlere ise azıcık dokunmam yeterliydi! Dört sene sonunda yol gidonu ve frenlerinden sonra ellerim biraz garipsese ve bileklerim az bir şey ağrısa bile omuzlarıma binen yük oldukça azalmış gidon hakimiyetim ise artmıştı.

Her şeyim hazır olunca saat 15:00’te Latacunga’dan Ambato’ya pedalladım. Şehre 10 km kala hava kararırken mecbur bir benzincide kamp attım.

Cuchu ile kamp keyfi :)

Ertesi gün belki elimdeki bijuterileri satabilirim ümidi ile Baños’a kırdım dümeni. Burada yine Ersin ile buluştuk. Ben daha önce Cuchumelo’yu kabul eden Hostal Verito’da kaldım. Benim bisikleti görünce çok sevinmişler arada sırada ne yaptığımı düşünüp merak ederlermiş. Ersin, Daniel (ABD’li sırt çantalı gezgin) ve ben Casa de Arbol’a Dünyanın sonundaki salıncakta sallanmaya gittik. Tungurahua Volkanı bulutların ardına saklanmıştı. ama olsundu sonunda Ersin sayesinde benim de cici fotolarım vardı :)

Meğer Daniel üniversite masraflarını karşılamak için kuaförlük yapmış kırmadı benim saçları da kısaltıverdi. Ben de hepimize yemek pişirdim.

Yine benim omzumu bahane edip otobüsle Baños’tan Ambato’ya geçtik. Burada ilk gece kendisi de bisikletçi olan ve evinin bahçesinde tamir atölyesi bulunan Leonardo’nun evine konuk olduk. Ambato Bisiklet Evi olarak 2011’den beri gelen bisikletçileri ağırlıyormuş. Vardığımız gibi Ersin’in ön tekerindeki dinamo problemine odaklandılar. Açamasalar da bol bol fren sıvısı ve pas sökücü dökerek içindeki kiri pası akıtıp tekerin daha rahat dönmesini sağladılar.  ikinci gün her ne kadar bize arkadaş canlısı davransa da minik kaniş köpeği belki Cuchu’yu kovalar diye WS’dan Lenin’in evine geçtik. Burada bizden daha önceden gelmiş benim Tumbaco’dan Ersin’in Kolombiya’dan tanıdığı Dani ve Hector ile buluştuk. Bir de Arjantin’den gelen Pancho vardı. Az önce yeni bir bisikletli gezgin daha katıldı aramıza. Sanırım yine ev hanesinden daha fazla bisikletli gezginiz :)

Ambato’da iyice dinlendik, blog yazılarını güncelledik, fotoları yedekledik. Arada kısa bir tur yaptık, Ersin sabah koşusuna katıldı. Bir sürü güzel hatırayı ceplerimize doldurduk. Bizleri aileden bireylermişiz gibi evlerine kabul eden herkese çok müteşekkiriz.

Yarın pedal döner, büyük maceraya hazırız. Dünyanın merkezinden ölçülünce ne yüksek dağı olan (Everest’ten bile yüksek) Chimborazo’ya doğru yola koyulacağız. 

Güzel yüzünü göster bize Chimborazo <3

4 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *