2 Şubat’ta D.F (Meksiko City)’den yola çıktık. Koca şehir tabii hemen bir yere varmamız mümkün olmadı. 115 Mex Amecameca yolunu takip ederek Atlixco üzerinden Puebla’ya gidecektik. Ancak paralı yolun girişine yakın Restaurant El Temporal’de karar değiştirip fikir birliği ile Puebla – Mexico Cuota 150D paralı yoldan gitmeye karar verdik. Paralı yolun avantajı bisikletliler para ödemiyor ve geniş bir emniyet şeridini kullanabiliyorlar. Tabii dikkatli olmak lazım çünkü hız limiti genelde 110 km bir de yolda bir şeyler alacak dükkan vs bulunmayabilir.
Baktık hava kararıyor, kamp atma şansımızı deneyelim hem de yola yakın oluruz sabah fazla dolanmayız diyerekten 115 Mex – Amecameca karayolu üzerindeki (Chalco de Díaz Covarrubias’a girmeden) Restaurant El Temazcal’de çalışan hanımdan lokantanın yanına kamp atmak için izin istedik. Patrona sorayım diyerek hemen telefon etti, patrondan izin çıktı tam kampı kuruyoruz eşi gelip buraya kurmayın diyerek bizi lokantaya bitişik evlerininbahçesine aldı.
Restaurant El Temazcal’in ve “temazcal” isimli bir çeşit yerel saunanın sahibi; lokantanın meşhur “tavşan” kızartmasını hazırlarken.Dilini bir türlü dışarda yakalayamadığım küçük Oscar, tanıştığım en sevimli, en küçük “Kiss” hayranı!
Ertesi gün 1 veya 2 km geriye dönüp Mex 150 D paralı yola girdik. Yolun başlangıcında inşaat vardı ve şeritler azalmıştı. Paralı yol, az şerit, aceleci şöförler kombinasyonu sinirlerimi yıprattı. Katie sağ olsun “diğer yolların bundan daha farklı olup olmadığını bilmiyorsun, yola devam” demesiyle yola devam ettik. İnşaat sıkıntısı sona erince yol rahatladı genişledi, emniyet şeridi bize kaldı.
Bu yolda bir çeşit zirve yaptık diyebilirim. Yolun en tepe noktası 3200 km yükseklikteydi. Iztaccihuatl Volkanının kuzeyinden dolandığı için epey bir tırmanış yaptık. Zirvede keyifli bir mola verip karnımızı doyurduk.Şimdi bu volkanlar önemli Iztaccihuatl ve Popocatépetl. Çok güzel ve alabildiğine acıklı bir aşk öyküsünün kahramanlarını temsil ediyorlar. Iztacchihuatl; Nahuatl dilinde “beyaz kadın”, doğudan ve batıdan bakınca 4 karlı tepesi baş, gögüs, dizler ve ayaklar olmak üzere yatan bir kadın figürünü andırıyor. Aztek mitolojisinde Iztaccihuatl babasının savaşçılarından Popocatépetl’e aşık bir prenses. Tabii babası nasılsa bu savaştan sağ dönmez diyerekten Popocatépetl’i Oaxaca’ya savaşa gönderiyor. Kızına sevgilin öldü yalan haberi verilince kızcağız kederden ölüyor. Popocatépetl savaştan dönüp, sevgilisini öldüğünü görünce, kızın cesedini alıp şehrin dışına götürüp önünde diz çöküyor. Tanrılar da bu iki sevgiliyi dağa dönüştürüyorlar. Iztaccihuatl karlı kaplı tepeleriyle “beyaz kadın”, Popocatépetl ise dünyaya alevleriyle öfkesini kusan aktif bir volkan. Zirvede yemekten sonra tatlı tatlı iniyoruz :) hep yokuş aşağı o kadar güzel ki kelimeler yetersiz tanımlamak için. Ama tabii Cholula’ya devam etmek için geç, hava kararmak üzere en yakın kent San Martin Texmelucan de Labastida’da bir otele kapağı attık.
Ertesi gün harika bir günde Cholula’ya doğru pedalladık. İspanyollar ne yapıp ne edip Aztek yapılarının hepsini yok etmeye çalışmışlar. Yıkamadıklarını da gömüp üzerine kilise dikmişler. Cholula’da nasibini alanlardan. Üstte şehre hakim kilise, altta tünelleri ve bir kısmı açığa çıkarılmış Aztek piramidi.
Geniş ortak salon ve mutfağından güzel ve canlı günlerinin olduğu Las Americas RV park’ta bir gece kamp attık. Tabelası filan böyle içerde olduğundan önünden geçip görmediğimiz, bir iki blok dolanıp da bulduğumuz bir yer.
Cholula sokaklarından manzaralar;
Altta gömülü piramidin bir kısmı;
Kilisenin merdivenlerinden Cholula de Rivadaria;
Ve işte beklenen an Chapulines – çekirgeler! Çıtır çıtır pek lezzetli :) Ertesi gün lastiğimin inmesiyle başaldı, doğru yola sapamayıp Puebla’nın etrafını dönen periferico’da kalmamızla devam etti. En sonunda pes ettik ve couchsurfing’den bulduğum, bizi evinde misafir etmeyi kabul eden Roberto kamyonetiyle gelip bizi aldı.
Roberto, bir sürü üleke gezip, konuşulan dilleri öğrenmeye çalışan ve de o ülkeye özgü müzik aletlerini toplayan ve tabii ki bunları çalmayı da öğrenen değişik bambaşka bir dost oldu. Meksikalı ve türkçe konuşan biri :) aylardır Türkçe konuşmamıştım ve TSM dinlememiştim.
Bizi yoldan topladığı aynı gün içinde hepberaber bu nehrin bulunduğu yere gittik. Kısa bir trekking ile mağara ağzına kadar ilerledik.
Nehre inişteki manzara bana Yellowstone’nun yanan ağaçlarını anımsattı. Burada da kaktüsler kalem gibi.
Daha başka böcekler de yedim! Nahuatl dilinde “texcas” isimli bu böcekler genelde mısır tarlasında belli bir dönem bulunuyormuş. Sezon kapanmadan yetişip yedik. Hatta ananasın üzerine koyup, üzerine salsa ekleyip filan değişik kombinasyonlar denedik. Tadı nasıl derseniz, nanemsi taze bir tadı var.
Mavi mısırın fermentasyonuyla elde edilen bu içecek “xocoatole” içine bir kaşık ezilmemiş siyah fasulye eklenerek ılık olarak sunuluyor. Bana biraz tarhanamsı geldi tadı. Bir de şeker ekleyip denedim nefis. Tüm bunları Roberto sayesinde deneme fırsatımız oldu.
Xocoatole’yi hazırlayıp bize sunan teyze
Başka bir küçük kasabada eski bir katolik kilisesini ziyaret ettik. Bu arada kilisede mastadon kemikleri cam fanus içinde sergilenmekteydi ancak bulunduğu avluda ışık yetersiz olduğundan fotografını çekemedim.
Ertesi gün sabah erkenden Roberto bizi Puebla şehrine bıraktı. Puebla’yı keşif zamanıydı :)
Şimdi bu aşağıda gördüğünüz yer Juan de Palafox’un kurduğu en eski kütüphane. Bünyesindeki en eski kitap 1473 yılında basılmış yunanca tarih kitabı diyeyim gerisini siz düşünün. Phd/Doktora ünvanı olan kişiler burada bulunan kitaplara ulaşabiliyorlar. Ancak süreç basit değil. Teziniz ile alakalı olmalı ve gerekçenizi de bir mektupla bildirmelisiniz. İçeride fotoğraf çekmek paralı olduğundan ancak merdiven başından fotoğrafını çekebildim. Jesus de Nava yerel bir oyma, inşaat vb uzmanı. Kütüphanenin “estuco” denen kapısını ve içindeki tüm tahta raf hemen herşeyi yapan kişi. Masa, sandalye ve ağır kitaplar için döner kitap tutacağı başka yerlerden alınmış.
Kütüphane Casa De La Cultura binasının içinde Meydandaki bir kilisenin içeriden görüntüsüPuebla aynı İznik gibi çinisiyle meşhur, burada adı “talevera” Puebla Artesan Street- sanatçılar sokağında ressamları çalışmalarını yaparken seyredebilirsiniz.Elbiseler o kadar güzelki, paraya kıyabilsem alıcam bissürü (al tabii al da nereye koyacaksın? düşündün mü?)Bu arada 26 x 1.50-1.75 Presta Valf iç lastik bulmak çok zor, demedi demeyin. Bisikletçilerin olduğu sokağı bir iki tur fırlandıktan sonra yan sokakta ne varmış kafasıyla gezerken “Santa de Muerte” ile karşılaştım. Bir okulun duvarını süsleyen graffiti. Roberto her zamanki gibi bir şeyler çalıyor. Kendisiyle vedalaşıp Tehuacan’a doğru yola çıktık.
Oaxaca yolları, Puerto Escondido güncesi ve yine yollardayım bebek :) en kısa zamanda yeni yazılarla döneceğim.
böceklerden korkan kızımı düşünüyorum da…. başarılarınla gurur duyuyorum…. annen…..
annem :) seni çok seviyorum.