çok yakında doğum günümü kutlayacağım. muhtemelen tek başına, hani o parıltılı çifte partili çocukluk günleri geride kaldı. en son otuzumdan sonra mı umursamamaya başladım, iş yerinde iş yetiştirmekten “tamam siz kesin, ben de geliyorum” cümlesiyle mi heyecanımı kaybettim, yoksa kendi kendime hediye alıp “ben istediğimi aldım, ne olur siz bana hediye almayın” diyerek saçma hediyelerin önünü kesmeye çalıştığım da mı olayın özünü kaybettim bilemiyorum.
yolun yarısını devirdiğimden, meksika’nın bir ucunda -san cristobal de las casas, chiapas- kolumu kırıp 3 ay buraya çakılı kaldığımdan, yoksa şu an sümüklü blues dinlediğimden midir bilinmez bi melankolik, bi tuhaf ruh hali içindeyim.
new york’taydım. meşhur brooklyn köprüsünde jetlag’de neymiş derken bir bankta sızıp kalınca köprüyü ancak yarısına kadar yürüyebildim. evolution adında çok süper bi dükkanı gezdim
kansas city’de hayvanat bahçesine gittim. Düşüncesi bile saçma ama iorek byrnison’u başka nasıl yakından görebilirdim. (kız anne bu iyice delirmiş, ayıya isim filan tamış)
ilk kez bir vaftiz töreni izledim. enteresan.
esas delilik ne biliyor musun? burası medicine bow peak, snowy dağlarının en yüksek tepesi. buradan aldığım avuç içi kadar taş hala çantamda :)
arkadaşımla iki günde 40 mile yakın yürüyerek teton crest trail parkurunu tamamladık. death canyon shelf’te bir arıkuşunun kanat pırpırıyla uykuya daldım.
karşınızda grand teton, middle teton ve owen dağının hurricane pass’ten (fırtına geçidi) görünümü. keşke buradan geçerken yaşadığım hisleri anlatacak kelimeler olsa, var yazıyorum ama inan hepsi yetersiz geliyor.
ormandan berrylerin en cicisi huckleberry topladım.
eski ve yeni arkadaşlarımın evlerinde kalıp eksik malzemeleri tamamlayıp bisikletimi aldım, düştüm yollara.
yol boyu bir sürü çiftle tanıştım :) yaz kızım aşk çok güzel bir duygu ama tam bir tanımı yok. (anaam yalnızlıktan kafayı yemiş bu)
teoride bildiğim lastik değiştirmeyi pratikte öğrendim :) guadalajara’da (jalisco – mexico) bernardo sağ olsun bisikletime bilmem kaçbin bakımı yaptım.
Clearwater Lake – Okala Ulusal Ormanı – Paisley, Florida – US
Cane Row RV park ve tır durağı – Donaldson – Louisiana, US
Holly Beach, Cameron Parish, Louisiana – US
Crystal Beach, Texas – USRiviera, Texas – US
Santa Maria Conchesda – Cafe118km – pemex benzin istasyonu 15D paralı otoban üzerindeRio Seco, Oaxaca – MexicoMazunte, Oaxaca – Mexico (ay ışığında sahide uyudum)
ismini bilmediğim Tuxtla Gutierrez – San Cristobal de Las Casas arası minicik bir köy evinin bahçesi – Mexico. yanlış hesaplama sonucu son 2-3 km susuz kalmıştım, hava karardığında bu köye vardım. neyse ki su satan bir dükkan buldum. dükkandaki kızcağız sağ olsun ablasının evindeki tuvaleti kullanmama yardımcı oldu. köyde kalacak yer ararken bu evin sahibi bahçesinde kamp yapmama izin verdi. eşi kahveyle ekmek ikram etti.
uzun lafın kısası benzin istasyonu, bahçeler, köprü altları, lokanta yanları gibi bir sürü acayip yere kamp attım ve bir o kadar güzel güne uyandım.
bir sürü güzel insanla tanıştım; kimi evini açtı, kimi bahçesini, kimi yol tarif etti, kimi hiç bilmediğimiz küçük köylere taşıdı.
mango ağaçlarının altında hamakta öğlen uykusu uyudum :)
yol boyunca cadılar bayramı, şükran günü, christmas, yılbaşı geçirdim. sonuncusunda meksika’da paskalya yumurtası boyadım!
ah bu arada kimin umurundaysa iki kez gün ışığından yararlanmak için saatimi bir geri bir ileri aldım. batı saat diliminden, orta saat dilimine geçtim (bunu da 2 günde ancak fark ettim)
şahmeranın timsah versiyonu! böyle türlü acayiplikle karşılaştım. acayipliklerin sergilenip para kazanıldığı dönemlerin son sakallı kadının da lazer epilasyona gitmesiyle bittiğini sanarken ne kadar aldandığımı fark ettim.
yukarıdaki mexico’da aşağıdaki ABD’de iki muhteşem yaşlıyla tanıştım. kollarım yetmese de kucakladım. gölgelerinde oturup, yapraklarını, dallarını seyredip delicesine mutlu oldum.
bisikletimin üzerindeki her bir çıkartmayı özenle kazıyıp – the green fucker olarak bisikletime tavrına yakışır adını verdim. 1 nisan pazartesi günü san cristobal’den ocosingo’ya giderken hız tümseğinden dolayı yokuş aşağı giderken dengemi kaybedip düştüm. sağ kolumu kırdım :( 3 ay değil bisiklet paket taşımak yasak! mecburiyetten san cristobal’deyim.
çoğunu internetlerden tanıdığım ama etiyle kemiğiyle tanısam, dev kucaklayacağım bir sürü eş dost, gerek maddi, gerek manevi yardımda bulundular ki çok mahcubum. kendi kendime serserilik edip, gezerken, en çok kendim için yazdığım, hatta bazen saçmaladığım maceralarıma değer verip okumanız benim için prayslis. umarım içinizde benim kadar canı sıkılanlara bu günlük rehber olur :)
veee yolun yarısından çoğunu devirmiş biri olarak, en güzel armağan hayatı yaşamak :) serseriliğe fırsat verin, pişman olmazsınız, belki de olursunuz bilemedim.
en azından bir kaç günlüğüne farklı bir şey yapın, atlayın bisikletinize yakın-uzak bir yerlere gidin (en yakın köy, göl, dağ ne bilyim kamp atılacak bir yer) çimlere yatıp, özgürlük, serserilik ve hayat hakkında düşünün, geç olmadan :) (-kız anneee gidelim mi? -sus be sen de, delinin aklına uyma, kırarım bacaanıı)
Yolculuğunla kafa açıyorsun Elif! Çok da kentlere sıkışmış hayatlardan biri olmasam da içime sıkışmışlığıma baktırıyorsun..pedalı çevirdiğin yönü merak ettiriyor; bu vesileyle bir pedal çevirsem mi dedirtiyorsun…dostluğunu severken yolculuğunu da sevdiriyorsun…koluna çok üzüldüm..geçmiş olsun; iyileştiğinde bunu da hayata artı diyeceğini biliyorum.seni çok özlüyorum..ama sen kendini özleme istiyorum..her hangi çimin üstünde uzanmak sana iyi gelecekse o çime doğru pedalını çevir istiyorum..ama Potocur’u da unutma…birlikte keyifli günlerimiz olsun…
ah Ekam ah. en güzel yerden yakaladın. Potocur’u unutmam mümkün mü? sonradan karadenizli olmaya çalışsam da memleket, özlem deyince aklıma Potocur gelir, Arhavi gelir. daha bir sürü keyifli günümüz olacak :) hasretle kucaklıyorum – bu bencil, serseriyi hala sevdiğin ve dost kabul ettiğin için çok mutluyum.
canım elif, yazını okurken gözlerim doldu. ha gitti gidecek, yok gidemeyecek galiba derken neler neler yaptın. imrenerek, sevinerek, kendime bir çok not çıkartarak okuyorum seni. fotoğraflarını, yazdığın herbir anı… bizim için de güzel bir yol belirledin, bakarsın bir gün biz de seni takip ederiz. o kadar cesur olabilirsek. :)
seni seviyorum. kendine dikkat et! mucxss
bengican hayaller çogzel, gerçekleşince daha da güzel :) cesaret ilk adımda gerisi çorap söküğü gibi geliyor. sevgiler, dev öpücükler
Yazdıklarınlarınla uzakları yakın etmeyi, hayallerin gerçek olabileceğini, azmedince başarılmayacak zorluk olmadığını gösteriyorsun bizlere. Zorunlu yavaşlama süren de, bir öncekinden daha azimle gideceğin yeni coğrafyaların hayalleriyle kuş gibi geçecek. Tekrar geçmiş olsun, yolun ve şansın hep açık olsun.
Sevgiyle kal…
desteğiniz güç veriyor :) sevgiler
Çatlak ablam benim çok geçmiş olsun seni özledik çabuk iyileş bitir kalan yolunu daha yiğenin seni bekler halam nerede pançom nerede die sorar sonra
panço’yu bırak çok şükela bi zürafa aldım el yapımı :) – pançolar çok pahalı guatemaladan alacağım orası daha ucuzmuş. en kısa zamanda postaya vereceğim. üçünüzü de öperim.
Blogunu bugün keşfettim ama eminim geçmiş yazıları zevkle okuyarak bir sonraki yazılarını merakla bekleyeceğim. Çok güzel bir şey yapıyorsun. Tebrikler, yolun açık olsun!
teşekkürler
nice pic :D
Elifcim, bizim çılgın keçimiz.. Yeni yaşınla daha nice gönlünce geçireceğin “an”lara diyorum… Hayatın her anını doyasıya, tadını çıkararak yaşamanın hissi hiç eksik olmasın ruhundan… Bu seyahatinin yazılarını, keyifle okumayı bizlere armağan ettiğin için sana teşekkür ediyorum. Sevgiler….
pinarcigim sagolasin karaliyorum iste bir seyler – icimden ne gelirse :) vakit ayirip, okuyup destek oldugun icin ben tesekkur ederim. opuyorum.
Elif, doğum günün kutlu olsun, ellerine sağlık. FF’ten takip ediyordum yazdıklarını, şu an bir haftalığına Meksika’dayım, demin sen neredesin acaba diye bakayım dedim, şansa bak ki aynı yerde çıktık. Birkaç gün daha buradayım (San Cristobal’de), vaktin olursa buluşalım, FF zirvesi yapalım : ) Emailimi yorum şeyine yazıyorum. Sevgiler, selamlar!
ellehler ff zirvesi en san cristobal de las casas :) e-mail attim.
Müthişsin Elif! Umarım Kolun en kısa zamanda iyileşir ve güçlenirsin. Daha yaşanılacak çok macera var!
Merhaba, ben de Elif. Az önce keşfettim burayı ama yolculuğunuz müthiş!
tesekkurler adas :)
Sen ne tatlı, ne güzel bi insansın Elif! Tek taraflı tanışmaktan çok acayip mutlu oldum. Kolun için gelmiş geçmiş olsun. Sana, bana, bize yollar yollar yollar olsun…
Sevgiler, tatlı az esintili, deniz kokulu, yunus burnu, papatya sarısı, erguvan moru, mor salkım İstanbul’dan yeşil mavi selamlar,
:)zra
chiapastan direnisin alasi, daglarin serin havasi, mayalarin sifasi, begonvillerin turuncusu, pembesi ve minik yali capkinlarinin isliklari da sana gelsin :)
:) ooh gelsin… kafalar her mevsim bahar, her mevsim sarhoş, keyifler bol olsun…
Sevgili Elif kaza için üzüldüm, geçmiş olsun. Bu acılar bir şekilde geçiyor ve ileride acılardan bile gülerek söz ediyor insan. Yeterki dostum dediğimiz insanlar ruhlarımızı acıtmasın. Gecikme ile de olsa doğum günün kutlu olsun.
sag olasin Orhan abi, 5 hafta bitti geriye 1 hafta kaldi umarim bundan sonrasi da cabuk gecer.